19 Ekim 2016 Çarşamba

Boş durmamak lazım :)))



Uzun zamandır el işine meraklıyım. Bir dönem dantel, bir dönem örgü, bir dönemde etaminle ilgilendim. Ama etamin işlemenin bende her zaman yeri ayrı oldu Bir ara onları da sizinle paylaşacağım. Son dönemlerde bir keçe furyasıdır gidiyor. Bende hanımların keçe ile yaptıkları o güzellikleri hayranlıkla takip ediyorum. Ama nedense hiç keçeyle uğraşmamıştım. Geçen gün Eminönün den almış olduğum keçeleri masanın üstüne yaydım, kalıpları çıkardım ve aşağıda görmüş olduğunuz anahtarlıkları yaptım. Tabii ki internette gördüğüm güzelliklerin yanında benimkiler biraz acemice ama sizinle de paylaşmadan duramadım. Yorumlarınızı okumak isterim

Sevgiyle Kalın







alın.

İki Sohbet Arası



"Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır" derler, doğrudur da. Bir arkadaşımızı evimize davet ederken hep o cümleyi kurarız. " Gelsene bir kahve içelim." Ama o espresso,macchiato gibi kahvelerden bahsetmiyorum. Öz be öz Türk kahvesinden bahsediyorum. Bizde aile geleneğidir kahve günün her saatinde içilebilir. Eğer misafir varsa yanına lokum, çikolata da konur. Geçen gün  26 Haziran 2016 tarihli Posta gazetesi elime geçti.  Şirin Sever köşesinde Türk kahvesinin Osmanlı da sunumu ile ilgili ilginç bir yazı yazmıştı.  Bende bu yazının bir bölümünü sizlerle paylaşmak istedim. 

"...Türk kahvesi dediğimiz şey, sadece içtiğimiz içecekten ibaret değilmiş.Hazırlanmasından ikramına kadar bütün sürece "Türk kahvesi" denirmiş. 17. yüzyılda Topkapı Sarayı'nda başlayan bu ritüel bu.Bunu anlatan da Topkapı Saray Reçel ve Helvahane bölümü uzmanı Ömür Tufan. İlginç bilgiler verdi bize...

Mesela kahveden önce mutlaka ağza bir çay kaşığı gül reçeli atılırmış. Bu, kahvenin tadını güçlendiren, acılığını da hafifleten bir ritüelmiş.

Kahve sunumu 5 kızla yapılırmış, selamlıkta ise 5 erkekle. Bunlardan biri kahvecibaşı...Biri oda amber ve gül suyu koksun diye buhurdan taşıyan kişi. Biri tepsiden yere sarkan kahve stil örtüsünü taşıyan kişi. Değerli taşlarla süslü bu örtü, statüyü de gösteren pahalı bir kumaş.  Biri reçeli ve kaşıkları taşır, biri de servis yaparmış.


19 . yüzyılda bu gelenek yok olmuş, kahve içmek bireysel hale gelmiş. Bir anekdot daha: Sultan 2. Abdülhamit günde 7 fincan kahve içermiş..."


Eeee kısaca dostlar Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kavhe bahane.



17 Ekim 2016 Pazartesi

Sessizlik


İkili ilişkilerde yapılan en büyük hatalardan birini geçen gece film seyrederken fark ettim. O filmde aktör şöyle diyordu. " O konuşmayı bıraktı, ben de bu sessizliği sevdim." Bu söz çok etkiledi beni. Hele son dönemlerde bilgisayarlara, telefonlara, tabletlere o kadar eğdik ki başımızı iletişim kurmayı bıraktık ve bu sessizliği sevdik.

Çocuklarımıza bizi rahat bırakmaları için cep telefonlarımızda oyun açıp eline verdik. Sonra bilgisayarın başından kalkmıyor, ders çalışmıyor diye şikayet ettik.

Aile gezmelerimizi dizi filmlere göre ayarladık. Seyrettiğimiz bir dizi varsa eve kapandık, hayal dünyasına daldık. Sonra eve kapanıp kaldık diye şikayet ettik.

Dostlarımızla sosyal medya üzerinden paylaşılan resimlere bir tuşla beğeni gönderdik ve dakika dakika ne yaptıklarını takip edip konuşulacak tüm sohbetleri bitirdik. Sonra "Nerede eski dostlar" diye şikayet ettik.

Eşimizle geceleri kah televizyon kah sosyal medya nedeni ile her sorunumuzu erteledik. Çoğumuz evin ihtiyaçlarını cep telefonundan mesaj yolu ile istedik. Gece fırsat yoktu ki konuşmaya. Sonra da eşimizle iletişim kuramıyoruz diye şikayet ettik.

Sözün özü " Herkes konuşmayı bıraktı ve biz bu sessizliği sevdik."

Sevgiyle Kalın...

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi